Hayvanlar Âlemi İnsanları Merak Ediyorlarmış, Neden Evlerden Dışarı Çıkmıyorlar?
Bu arada hayvanlar âlemi Dünyada bireylerin ters gittiğini görerek insanları izlemeye başlamışlar.
Cümle mahlûkat merak ediyormuş, bu insanlara ne oldu da kendilerini kafese kilitlemişler.
Hatta maymunlar çok merak ediyorlarmış, bize benzeyen bu arkadaşların davranışlarında bir rahatsızlık var amma bu işte bir iş var diyorlarmış.
Diyorlarmış ki, doğanın bir parçasıyken, tarım yapıp doğanın öznesi olup doğayı yönetmeye başladılar.
Hatta diyorlarmış ki çok söyledik bizden doğadan kopmayın, ne yapacaksınız home sapiens, mapiens olmayı, bak sonunda kafese kilitlediniz kendinizi.
Keskin sirke küpüne zarar. Kendi kendilerini mahkûm ettiler.
Kuşlar, martılar, kırlangıçlar merak etmişler, hep bizi kafese kilitleyen bu insanalar ne oldu da kendilerini kafese kilitlediler.
Baykuş hızla yukarıdan hıza ortalığı tavaf eylemiş, hiçbir uçak da uçmuyor gökyüzünde demiş.
Balılar denizler de çok gemi yok demiş.
Kuşlar, ne yaptı evimizi başımıza yıkan insanlar bu hale düştü diye.
Yer gök her tarafı bina yaptılar. Suların önünü kestiler, barajlar yaptılar.
Büyük traktörler, buldozerler yaptılar, toprağın karnını yardılar, yuvalarımız bozdular.
DDT ürettiler, çoğumuzu zehirlediler.
Doğal alanlarımızı bitirdiler.
Bizden büyük abilerimiz, ablalarımız beslenme ortamı bulamadıkları için hayata tutunamadıkları için soyları tükendi.
Bu topraklarda bir zamanlar ormanlarda ağaçların arasında filler üzerinde savaş yapılıyordu.
Aslan, kaplan ve diğer yırtıcılar daha fazla yiyecek ve çoğalma alanı bulamadığı için ve de insanlar tarafından dersini kürk yapmak için avladığından nesilleri bitti.
Her tarafta binlerce çeşit hayvan kendi doğası içinde yaşıyorlarken bugün çok az sayıda kaldık.
Sonra ne olduysa insan nesli çoğaldı.
Onlar çoğalıp doğaya hakim olup bizim yaşam alanımızı kontrol edince bizim nesiler yok olmaya başladı.
Ha bu arada arkadaşlar diyorlar ki ne olacak bu koranın hali?
Dolar-Euro-altın ve diğer bilumum paraların üzerinde virüs mikrobu bulaşığı var mı?
Çin'de insanlar yere saçılan paraların yüzüne bile bakmıyorlarmış.
Yarasa demiş ki Çinliler dokunmayın paraya yeniden bulaşabilir.
O kadar çoğaldınız ki yiyecek bir şey bulmadınız zaman bizim gibi gözü görmeyen yarasaları bile yiyorsunuz.
Birbirimizi bile tanımıyoruz.
Bizim mikro flora doğamız ile sizin mikro floranız farklı.
Bizim etimiz sizin yiyeceğiniz etlerden değil. Ayrıca evcil de değiliz.
Birbirimizin terini kokusunu bile bilmiyoruz.
Sizler ile iç içe yaşayıp bir birbirimize mikrop bulaştırıp adaptasyon mekanizmalarımızı bile geliştirmedik.
Beni suçlama bu senin suçun.
Sen geldin beni avladın ve etimi yiyerek hastalandın.
Sonra da bütün bir dünyayı hastalandırmakla kalmadın binlerce insanın ölümüne neden oldunuz.
Akılı olmaz ve doğanın yasasını anlamasan daha çok insanın ölümüne neden olursunuz.
Cuvit-19 kafasını kaldırdı, yarasa az dur, konu olan sen değilsin. Açtı ağzını yumdu gözünü.
Bak insanoğlu, doğayı tam anlamdan kontrolünün altına almaya başladın. Çok az insan doğanın yasasını kavradı, çoğu halen “işkembe kültürü” anlayışı ile midesini ve kesesini doldurmak peşinde.
Ben dünyanın en küçük canlısıyım, 0.01 mikron büyüklüğündeyim. Matematiksel rakamlar ile sayılamayacak kadar çoğuz.
Bilim insanlarınız çok azı bizi tanıyor.
Biz de sizin gibi yaşanmaya tutunmaya çalışıyoruz.
Canlı bir organizmanı hücresini kendimize mekân ediniriz, orada çoğalır ve besleniriz.
Ne olursunuz panik etmeden, kızmadan beni tanıyan bilim insanlarını dinleyin.
Sizin hücreniz bizim yapımızı tanımıyor.
Yarasaların hücreleri ile birbirimize tanıyoruz.
Çinliler yarasa eti yiyince oradan sizin hücreyle taşındık.
Hücreleriniz beni içine alamamak için bütün silahları ile bana saldırmaya çalışıyor.
Bende sizin gibi yaşamak için çoğalmak için var olmaya çalışıyorum.
Benimle savaşan vücudunuzun dayanıklılığı zayıf olanlar savaşı karşımızda kaybediyor.
Bize kızmayın. Sizi iyi belemeyen, sizi bu tür günlere hazırlamayan, evrimi ve doğanın yasasını bilmenizi engelleyenlere kızın.
Doğayı, ekolojiyi, evrimi, farklılıklarımızı iyi anlayın, bakın o zaman sorun kolay aşılır.
Yoksa yanlış teşhis ile daha çok birbirimize zarar veririz.
Bak Çinli, Konfüçyüs’ü tanırsın, derdi ki: “Bir ülkeyi idare etmeye çağrılsaydınız, yapacağınız ilk iş ne olurdu?”
Konfüçyüs’ün cevabı: “İşe önce dili düzeltmekle başlardım”.
Benden söylemesi, beni anlamak ve sizin ile barışık yaşamamızı istiyorsanız gidin önce içinde yaşadığınız doğayı ve ekolojisini, canlılığın nasıl çoğalıp farklılaştığını yani evrimi öğrenin.
Dilimizi karşılıklı öğrenirsen sorun çözülür, yoksa çok evlere kapanırsınız.
Söylenecek söz var, benden söylemesi. Herkes işinin başına. Haydi yallah.
Köpek, kedi, tavuklar ev sahiplerinin evde dışarı çıkmadığını görünce merak etmişler camdan bakarak, iyi misiniz mi? diye sormuşlar.
Korkmayın buda geçer merak etmeyin diye ev sahibesini ve diğer insanları cesaretlendirmeye çalışmışlar.
Tavuk da diyormuş ki, iyi oldu, İbrahim Ortaş her gün yumurtaladığım yumurtalarımı toplayıp yediği için çoğalamıyoruz. Bu vesileyle daha çok çoğalacağız.
Solucanlar, köstebekler, karıncalar börtü böcek toprağın içinden kafalarını çıkarıp etrafı koçan eylemişler.
Bu ara ortalık çok sakin, çok şükür gülütü patırtı yok. İnsanlar bir birleri ile eskisi kadar dişimiyorlar, atmosfer temiz. Fırsat bu fırsat birkaç gün rahat edelim.
Bu arada sabah erken yürüye çıktığımda köpek ve kedi yolumu kestiler; İbrahim Ortaş ne çok kora virüs konusunda her gün yazıp duruyorsun.
Dayanışma ve destek verelim diyorsunuz, sokak köpekleri ve kedilerini unutmayın, biz de sokaklarda açız.
Sizin boş bıraktığınız alanları turluyoruz. Allah muhafaza başka çakallar sokaklarınızı işgal etmesinler diye asayiş berk kemal. Hadi bir sakal at dediler.
Sokağın sevimli kedilerinden biri bana kendinize dikkat edin dedi. Eve git ortama güvenme durum kötü. Kimin hasta oluğunu bilemesin. Ben de teşekkür ederim kendimize dikkat ediyoruz
Evet, tabii ki dikkat ediyoruz, hastalanıp doktorların eline düşmemek için evden değil avludan bile dışarı çıkmıyoruz.
Vücudumuzu zinde ve fit kılmak için evin içinde spor yapıyoruz.
Günde iki defa yemek yiyerek tasarruf ediyoruz.
Az dışarı çıktığımız için trafiğe takılmıyoruz, kimseyle polemiğe girmiyoruz.
Araştırma, yazışma, kurular, sıkıcı toplantılar olmadığı için kafamızı dinlendiriyoruz.
İşe gitmeyerek evde ekran başında öğrenciler ile sohbet ediyoruz, Misafir kabul etmeyerek, evde rahat rahat pijama terlik kanepeye uzanıyoruz.
Uğrunda her gün bağrıştığımız çağrıştığımız para, pul, kıtalar arası insan göçleri, savaşlar, beka meselesi, vs. gibi bizi korkutan bütün olgular ve değerlerin adı sanı bile geçmediği için rahatladık.
Bu arada her akşam TV ekranlarını işgal eden o kadrolu konuşmacılar beynimizi artık ütülemiyor.
Bir ay önce ne kadar yani korona öncesine gerçekten kendimize hiç bakmamışız.
O kadar kafasız ve boşuna beyhude bir sevdanın peşinde koşuyormuşuz.
Bize dayatılan o kadar devasa silah, tank top, kudretli makinalar ve çarkların karşısında ne denli güçsüz olduğumuzun anlaşılmamasından dolayı rahatız.
Ne kudretli kıral, padişah, devlet yöneticisi, nede güç uygulamaları karşısında şu ana kadar kornana geri adım atmadı ve hızla yayılıyor tepemizde.
Söz dinlemez, şu ana kadar hiçbir ilacın kâr etmediği küçücük virüs yaratığı hayat diye dayatılan olgunun para ve pul olmadığını öğrettiği için daha rahatız.
Ha bu arada insanın insanı kendisine kul ettiği, kandırarak yönettiği dünyanın da doğal gücünün günü geldiğinde onu da çaresiz kaldığını gördüğümüz için kendi halimize şükredip içimizi rahatlatıyoruz.
Artık bizlerde basitleştik, basit yaşıyoruz, çoğu değer sorgulanır oldu.
Bugüne kadar konuşmaya sorgulanmaya cesaret edemediğim birçok konuyu tartışır oldum, sorguladım, kimine itiraz etim. Şimdi rahatladım.
Oh be HAYAT varmış. Daha ne yapayım. Bundan daha iyin ne olabilir ki. Allah bundan eksik etmesin.
Prof. Dr. İbrahim Ortaş, Çukurova Üüniversitesi, iortas@cu.edu.tr