İSTANBUL, (DHA)- Gebelikte maruz kalınan toksinlerin anne karnındaki ceninde ve yenidoğanlarda kanser riskini artırdığını belirten Prof. Dr. Murat Elli "Ksenobiyotikler denilen bazı zehirli kimyasallar plasentadan cenine geçerek çocukluk ve gençlik çağında lösemi, beyin, karaciğer ve böbrek tümörlerinin görülme sıklığını artırıyor. Günümüzde anne karnındaki bebekte tümöral yapılar tespit edilebiliyor" dedi.
Medipol Mega Üniversite Hastanesi Çocuk Hematoloji ve Onkoloji Bölümünden Prof. Dr. Murat Elli, anne karnında toksinlere maruz kalan bebeklerde kanser görülme riskinin arttığına dikkati çekti.
Prof. Dr. Elli, ebeveynlerin yaşadığı coğrafya, meslek, yaşam tarzı gibi pek çok faktörün çocuklarına kanser olarak miras kaldığını belirterek "Obez annelerin çocuklarında Akut Lenfoblastik Lösemi, baba mesleği kaynakçı olanlarda ise böbrek tümörü (Wilms Tümörü) daha sık görülür. Elektrikçi ya da petrokimya-lastik sektöründe çalışanların ve gebelik başlangıcından 6 ay öncesine kadar sigara içenlerin çocukları nöroblastom, beyin tümörü ve lösemiler açısından daha risk altındadır. Ana rahminde alkole maruz kalan fetüste doğum sonrası miyeloid lösemi daha sık gelişebilir. Ksenobiyotikler denilen bazı zehirli kimyasallar plasentadan cenine geçerek çocukluk ve gençlik çağında lösemi, beyin, karaciğer ve böbrek tümörlerinin görülme sıklığını artırır" diye konuştu.
YENİDOĞAN TÜMÖRLERİN ÇOĞU İLK HAFTADA TESPİT EDİLİR
Yenidoğanlardaki tümörlerin küçük bir damarsal şişlik ya da hayatı tehdit eden büyük bir kitle olabileceğini söyleyen Prof. Dr. Elli, şöyle devam etti:
Yenidoğan döneminde tümör sıklığının değerlendirilmesi zordur. Bununla birlikte her 12 bin 500 ila 25 bin canlı doğumda bir sıklıkta olduğu tahmin edilir. Yenidoğan tümörlerinin 3'te 2'si ilk haftada tanı alır. Malign tümörlerin yarıdan fazlası ise doğumdan sonraki ilk 24 saatte tespit edilir. Yenidoğanda görülen tümörler genellikle iyi huyludur. Bunlar özelikle böbrek kaynaklı kistik şişliklerdir. Yenidoğanlarda kötü huylu tümörler, çocukluk çağındaki tüm kanserlerin yalnızca yüzde 2'sini oluşturur. Yaş grubuna özel olarak diğer yaşlarda daha saldırgan seyreden malign görünen nöroblastom gibi bazı tümörler ilk bir yaşta iyi huylu davranış gösterirken, benign tümörler bazen yerleşim yerlerinden dolayı ölümcül olabilir. Yenidoğanlarda benign ve malign tümörleri ayırt etmek zor olabilir. Boyun veya göğüs kafesi bölgesinden kaynaklanan tümörler iyi huylu bile olsa yerleri nedeniyle ölü doğuma ya da doğumdan kısa süre sonra ölüme yol açabilir.
TÜMÖR ANNE KARNINDA TESPİT EDİLEBİLİYOR
Prof. Dr. Elli, halk arasında damar beni olarak bilinen hemanjiomun bebeklerde en yaygın görülen tümör tipi olduğunu belirterek, şu bilgileri verdi:
Bunu omurilik etrafında sinir sisteminden kaynaklanan kötü huylu Nöroblastom, böbrek kaynaklı Wilms tümörü, lösemiler ve yumuşak doku tümörleri takip ediyor. Tümör gelişimi ile bazı doğumsal anormallikler arasında önemli bir ilişki vardır. Doğumda veya hemen sonrasında tümör gelişiminin nedeni altta yatan bir kromozomal bozukluğa bağlı olabilir. Ayrıca annenin kanser tedavisi sırasında kemoterapi ve radyoterapi görmesi, doğum öncesi toksinlere maruz kalması da hayatın ilk ayında kanser sıklığını artıran diğer nedenlerdendir. Günümüzde görüntüleme yöntemlerindeki gelişmeler sayesinde tümör yapılar anne karnında tespit edilebiliyor. Yenidoğanın değerlendirilmesinde ise kapsamlı bir öykü ve fiziki muayene çok önemlidir. Muayene sırasında bir gözünde ışık reaksiyonunun alınmaması retinoblastom isimli göz tümörünün erken tanısını sağlar. Annenin banyo ya da giydirme sırasında karın bölgesinde fark edeceği şişlik de hayat kurtarıcı olacaktır.
GEBE SAĞLIĞINI KORUYARAK KANSER RİSKİNİ AZALTABİLİRİZ
Yenidoğan tümörlerinin teşhis ve tedavi süreci için uzman ekibin önemine dikkati çeken Prof. Dr. Elli, hamilelik öncesinden alınması gereken önlemleri şöyle açıkladı:
"Hamile kadınların yaşam şekli, alışkanlıkları, kültürü, sosyoekonomik düzeyi farklılık gösterir. Kırsaldan kente su, toprak ya da havanın arsenik veya radon ile kirlenmesi gibi bölgeye özgü sorunlar bazı sağlık yükünü de beraberinde getirir. Çevremizdeki endüstriyel atıklar, kirleticiler, bağımlılık yapan maddeler, bakır, kurşun, cıva ve arsenik gibi ağır metaller, besin katkı maddeleri, pestisitler ile psikotropik ilaçlar gibi kimyasal veya biyolojik madde akut veya kronik, doğrudan ya da dolaylı olarak toksik etkilere yol açar. Bu toksik maddelere maruziyet süresi, sıklığı ve dozu canlılarda yüksek veya düşük derecede toksik etki gösterir. Özelikle kronik olarak maruz kalınan ilaç ve zehir gibi toksinler kansere sebep olabilir. Erişkin kanserleri ve çocuklara bırakacağımız kanser, yaşam tarzı sonucu olmakla birlikte tüm insanları ilgilendiren çevresel bir olaydır. Annelerin yaşam ortamı, çalışma yeri, beslenme koşullarının düzeltilmesi, sigara kullanımın azaltılması çok önemlidir. Planlı ve uygun yaşta gebelik; gebe sağlığının düzelmesi gelecek kuşaklarda kanser sıklığındaki artış hızını durduracaktır."
Kaynak: Basın Bülteni