TRABZON,(DHA)-KARADENİZ Teknik Üniversitesi (KTÜ) Farabi Hastanesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Bölümü'nden Doç. Dr. Demet Sağlam Aykut, deprem gibi travmatik olaylar sonrasında bireylerde erken dönemde ortaya çıkabilen kaygı hali, öfke gibi stres belirtileriyle ilgili, "Yıkıcı doğal afetler sonrasında, doğal sürece yardımcı olacak şekildeki psikososyal destek, bireyler için erken dönemde sağlanmalıdır" dedi.
KTÜ Farabi Hastanesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Bölümü'nde görevli Doç. Dr. Demet Sağlam Aykut, Kahramanmaraş ve Hatay merkezli yaşanan depremler sonrasında, afete maruz kalanlar, yakınları, yardım ekipleri ve toplumsal olarak tüm bireylerin psikolojik olarak etkilendiğini söyledi. Deprem gibi travmatik olaylar sonrasında oluşan stresin normal olduğunu ve kişilere göre değişkenlik gösterdiğini belirten Doç. Dr. Aykut, deprem travması yaşayan kişilere verilecek psikososyal desteğin önemli olduğunu ifade etti.
Doç. Dr. Aykut, "Bir afet yaşandığında bireylerin çoğunda ortaya çıkan belirtiler, anormal bir olaya verilen sağlıklı tepkidir. Afetlerden etkilenen bireyler, yoğun ve anlaşılabilir bir stresle karşılaşmakta ve buna uygun sağlıklı tepkiler göstermektedir. Bu nedenle yaşadığımız deprem felaketi gibi afetler sonrasında akut dönemde ortaya çıkan stres belirtileri, anormal bir duruma verilmiş sağlıklı yanıtlar olarak değerlendirilmelidir" dedi.
'AĞIR REAKSİYONLAR OLMADIKÇA DOĞAL SEYRİNİ İZLEMEK ÖNEMLİ'
Deprem gibi afetler sonrasında erken dönemde oluşan stres belirtilerini açıklayan Aykut, "İstenmeyen anılar ve rüyalar ile depremi tekrar tekrar yaşıyormuş gibi hissetme şeklinde felaketi yeniden yaşantılama belirtileri görülebilmektedir. Kişi bu belirtilerin hiç geçmeyeceğini, daha kötüye gideceğini, ciddi bir hastalığı olacağını düşünerek depremi hatırlatan durumlardan, kişilerken, yerlerden uzak kalma, sürekli olarak kaçınma davranışı sergileyebilmektedir. Donup kalma, duygusuzlaşma, dünyadan kendini ayrı ve kopuk hissetme, ilgisizlik, duygusal küntlük, farklı algısal yaşantılar ve gerçek dışılık hissi olabilmektedir. Her an bir tehlike olabilir düşüncesi ile sürekli huzursuzluk, kolay irkilme, kaygı hali, uykusuzluk, sinirlilik, korku, öfke nöbetleri şeklinde aşırı uyarılmışlık belirtileri görülebilmektedir. Bu belirtilerin yanı sıra depresif belirtiler, uyku bozuklukları, yeme düzensizlikleri, enerji kaybı, bedensel yakınmalar, ağrı yakınması olabilmektedir. Bu şekildeki yıkıcı doğal afetler sonrasında, doğal sürece yardımcı olacak şekildeki psikososyal destek bireyler için erken dönemde sağlanmalıdır. Ağır reaksiyonlar olmadıkça müdahale etmeden, onun kendi doğal seyrini izlemesini beklemek, ona saygı göstermek önemlidir" diye konuştu.
Deprem gibi travma yaratan olayların hafızada yer ettiğini ve küçük uyaranlarla bile tetiklenebileceğini ifade eden Doç. Dr. Aykut, "Bazı bireylerde travmatik belirtilerin, olaydan yıllar sonra dahi ortaya çıkabildiği görülmektedir. Travmatik bir olay sonrasında ortaya çıkan yeniden yaşantılama, aşırı uyarılma belirtileri ve kaçınma davranışları şeklindeki travmatik stres belirtilerinin bir aydan daha uzun sürmesi ve bu durumun kronik hale gelmesi durumunda travma sonrası stres bozukluğu düşünülmektedir" dedi.
'YASINA SAYGI GÖSTERİLMELİ'
Doç. Dr. Aykut, deprem travması yaşayan kişilerin yeniden güvenlik hissinin oluşmasında yardımcı olunması gerektiği belirterek, "Güvenliğin sağlanması, güvenlik hissinin oluşmasına yardımcı olunması, temel ihtiyaçların giderilmesi, yakınlarla iletişime destek olunması, bireyin sakinleştirilmesi, etkin ve empatik bir biçimde dinlenmesi, bilgilendirilmesi, hizmetlere ulaşımının sağlanması gerekmektedir. Belirtiler çok şiddetli değilse ilaç tedavisinden kaçınılmalıdır. Deprem travmasını yaşayan kişilerin yasına saygı gösterilmelidir. Bu dönemde teselli edici sözler, kişiyi öfkelendirebilmekte ve ona, kendisini daha kötü hissettirebilmektedir" ifadelerini kullandı.
FOTOĞRAFLI
Kaynak: Basın Bülteni